Catalogue Search | MBRL
نتائج البحث
MBRLSearchResults
وجه الفتاة! هناك خطأ ما.
أثناء محاولة إضافة العنوان إلى الرف ، حدث خطأ ما :( يرجى إعادة المحاولة لاحقًا!
-
الضبطالضبط
-
مُحَكَّمةمُحَكَّمة
-
نوع العنصرنوع العنصر
-
الموضوعالموضوع
-
السنةمن:-إلى:
-
المزيد من المرشحاتالمزيد من المرشحاتالمصدراللغة
منجز
مرشحات
إعادة تعيين
821
نتائج ل
"Sağlık Hizmetleri"
صنف حسب:
Üniversite öğrencileri ve çağrı merkezi çalışanlarının işitme sağlığı bilgisi ve işitme kaybı farkındalığı
2018
Amaç: İşitme sağlığının korunması ve iyileştirilmesi Odyoloji Biliminin önceliklerindendir. Bu
çalışma, Odyoloji Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından, üniversite içerisinde ve
meslekleri nedeni ile gürültüye maruz kalan çalışanlarda işitme sağlığı ile ilgili farkındalık
oluşturabilmek amacı ile planlanmıştır.
Yöntem: İşitme sağlığı açısından risk oluşturan durumlar, işitme sağlığının korunması ve konu
ile ilgili bilgi düzeyinin ölçülmesi alanlarını kapsayan sorular kullanılarak bir ölçek
oluşturulmuştur. Ölçeğe, bir öğrenci grubunda denenerek alınan geribildirimler doğrultusunda
gerekli düzenlemeler yapılarak son hali verilmiştir. Öğrenciler ders saatlerinde, çalışanlar iş
yerlerinde ziyaret edilerek yanıtlar toplanmıştır. Tüm veriler SPSS programı ile
değerlendirilmiştir.
Bulgular: Katılımcıların, işitme sağlığının korunmasına yönelik olarak kaçınılması gereken durumlar konusunda farkındalık ve bilgilenme düzeyinin teorik açıdan yüksek olduğu
görülmektedir. Ancak pratik uygulama örneklerinde, muhtemelen bilgi kaynaklarının
güvenilirliğine bağlı olarak yetersizlik izlenmektedir.
Sonuç: Gürültünün yanı sıra işitme kaybına yol açabilen diğer nedenler ve kulak yapılarının
fonksiyonları konuları da bilgilendirme kapsamında olmalıdır. Toplanan veriler doğrultusunda
ileride yapılacak bilgilendirme çalışmalarının planlanması düşünülmüştür.
Journal Article
Türkiye'de kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin perinatoloji uzmanı görev tanımları hakkındaki farkındalıkları
2022
Amaç: Türkiye'de kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin perinatoloji uzmanının görev tanımları hakkındaki
bilgi düzeyi, görüş ve deneyimleri hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Çalışmamızın amacı kadın doğum
hekimleri tarafından bu farkındalığı araştırmak ve bakış açılarını değerlendirmektir.
Gereç ve yöntem: Çalışma Türkiye’deki kadın doğum hekimlerinin anket aracılığıyla elektronik ortamda 01
Kasım-01 Aralık 2021 tarihleri arasında katılımıyla gerçekleştirildi. Katılımcıların akademik unvan, kurum
ve daha önce bir perinatologla çalışma bilgileri kaydedildi. Ankete katılanlara hangi hastalıkların perinatoloji
takibinde olması gerektiği, tarama testlerini, detaylı ultrasonografiyi kimin yapması gerektiği, çoğul gebeliklerin
ve plasenta yapışma anomalilerinin yönetimi ile ilgili çoktan seçmeli ve birden fazla yanıtlı sorular yöneltildi.
Bulgular: Çalışmaya 171 hekim katıldı. Çalışmaya katılanların %60,8’i (n=104) kamu hekimleri, %39,2’si
(n=67) özel sektörde olup %71,3’ü (n=122) uzman hekimdi. Tarama testleri için kamu hekimleri özel sektörde
çalışan hekimlere göre anlamlı olarak daha fazla perinatolog yapmalıdır cevabı vermiştir (p<0,05). Perinatolojiye
konsülte edilmesi gereken hastalıkların özel sektörde çalışan hekim grubunda anlamlı olarak daha az konsülte
edildiği bulundu (p<0,05). Endike durumda fetal anomalili gebeliklerin sonlandırılma işlemini özel sektörde
çalışan hekimler kamudaki hekimlere oranla daha fazla kadın doğum hekiminin yapması gerektiğini belirtmiştir
(p<0,05). Özel sektördeki hekimler monokoryonik diamniotik ikiz gebelikleri ve üçüz gebelikleri kamudaki
hekimlere oranla daha az perinatolojiye konsülte etmektedirler (p<0,05). Plasenta yapışma anomalili gebelerin
yatış, takip ve doğumu konusunda özel sektörde çalışan hekimler dışında tüm gruplar perinatoloğun yapması
gerektiğini düşünmüştür (p<0,05).
Sonuç: Çalışmamız bu alanda yapılan ilk ulusal çalışmadır. Perinatoloğun görev ve sorumluluklarının kadın
doğum hekimleri tarafından yeteri kadar bilinmediği sonucu ortaya çıkmıştır.
Journal Article
Toksik Hepatit Düşünülen, Tedaviden Tanıya Gidilen Otoimmun Hepatit Vakası
2022
Otoimmun hepatit (OIH) karaciğerde kronik hepatite yol açtığı bilinen bir etyolojik ajanın yokluğunda ortaya çıkan,
kronik, nekroinflamatuar bir karaciğer parankim hastalığıdır. OIH çeşitli klinik varyantlarla karşımıza çıkmaktadır.
Bazı kolestatik karaciğer hastalığı olan hastalar (primer biliyer kolanjit [PBC] ve primer sklerozan kolanjit [PSC]
gibi), otoimmün hepatit varlığını gösteren klinik ve serolojik özelliklere sahiptir ve immünosüpresif tedaviye
cevap verebilirler. Ancak bazen hastalarda tanı netleştirilemez ve tedaviden tanıya gitmek gerekebilir. Bu yazıda
33 yaşında aminotransferaz ve bilirubin yüksekliği, kaşıntı ve ikter nedeniyle başvuran, değerlendirme sonrası
OİH tanısı netleştirilemeyen ve öncelikle toksik hepatit olabileceği düşünülen ancak takipleri sonrası tedaviden
tanıya ulaştığımız otoimmun hepatit-kolanjit vakamızı sunduk. Sonuç olarak karaciğer enzim yüksekliği olan tüm
vakalarda ayırıcı tanıda otoimmun hepatit-kolanjit akılda tutulmalıdır.
Journal Article
Cardiovascular disease risk factors knowledge of individuals with type 2 diabetes and associated fa
بواسطة
Gök,Fadime
في
Sağlık Hizmetleri
2022
Purpose: This study aimed to determine the knowledge level of individuals with type 2 diabetes regarding
cardiovascular disease risk factors and the affecting factors.
Materials and methods: This single-center, descriptive and cross-sectional study was conducted with patients
(n=207) who were admitted to Pamukkale University Hospitals Health Research and Application Center
Endocrine polyclinic for control between September 2021 and December 2021.
Results: The mean age of the individuals with type-2 DM who participated in the study was 60.99±13.74 years,
and had been suffering from type-2 DM for a mean of 12.22±9.86 years. The mean scores of the cardiovascular
diseases risk factors knowledge level scale was found to be 17.90±3.33. It was determined that 51.2% of the
individuals included in the study were female, 31.9% had a history of type-2 DM and 52.2% had a history
of heart disease. When their health-promoting behaviors were examined, it was determined that very few of
the participants exercised but paid attention to healthy nutrition. It was determined that the cardiovascular
risk factors knowledge levels of the patients did not differ statistically in terms of sociodemographic variables
(p>0.05). However, it was determined that there was a statistically significant difference between some variables
related to heart health-promoting behaviors such as exercise status, amount of fruit/vegetables consumed daily,
preferred foods in snacks, monitoring blood sugar/cholesterol level, getting an ECG and having cardiovascular
health checked (p<0.05).
Conclusion: The cardiovascular disease risk factors knowledge levels of the patients participating in the study
were below the mean score of the scale. Although their level of knowledge was not very low, the ratio of the
healthy lifestyle behaviors they developed to the general risk factors knowledge level was found to be quite low.
Individuals with type-2 DM who have preventive health behaviors and exhibit positive eating habits have higher
knowledge levels than others.
Journal Article
İdrar yolu enfeksiyonlu yenidoğan bebeklerin değerlend
2022
Amaç: Yenidoğan ünitesinde idrar yolu enfeksiyonu (İYE) tanısıyla izlenen bebeklerin retrospektif
değerlendirilmesi.
Gereç ve yöntem: 2015-2019 yılları arasında yenidoğan ünitemizde İYE tanısıyla (sonda ile alınan idrar
kültüründe >10,000 cfu/ml mikroorganizma üremesi) izlenen 50 yenidoğan bebeğin klinik, laboratuvar bulguları
ve prenatal-postnatal görüntülemeleri değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya alınan 50 olgunun 23’ü kız ve 27’si erkekti. Gebelik yaşları ortalamaları 34,3±4,6 haftaydı
(minimum-maksimum:23-41). Çoğu olgu (n=42, %84) gebelik yaşına göre normal ağırlıktaydı. Yirmi (%40) olgu
asemptomatikken, 30’u (%60) semptomatikti. Term bebeklerde ateş, prematürelerde apne daha sıktı. İdrar
kültürlerinde en sık E.coli (n=24, %48) ve klebsiella pneumoniae (n=13, %26) üremesi saptandı. Eş zamanlı
alınan kan kültürlerinin %24’ünde (n=12) üreme (koagülaz negatif stafilokok n=8, %16) saptandı. Olguların tümü
postnatal üriner sistem ultrasonografiyle değerlendirildiğinde; %68’i (n=34) normal, %32’si (n=16) anormal (n=5,
%31,2 hidronefroz; n=10, %68,8 nefrolitiazis, n=1, pelvikalisiyel ektazi) bulundu. Ultrason bulgusu anormal olan
ve voiding sistoüretrografi yapılan 12 olgunun yarısında (n=6, %50) vezikoüreteral reflü saptandı.
Sonuç: Yenidoğan ünitesinde İYE saptanan bebeklerin %40’ı asemptomatikken %60 semptomatikti ve idrar
kültüründe en sık E.coli üredi. Bu olguların yaklaşık 1/3’ünde postnatal üriner sistem ultrasonuyla anormal
bulgu, ultrasonu anormal olanların %31,2’sinde hidronefroz ve hidronefroz tanımlananların tamamında ileri
derecede vezikoüreteral reflü saptandı. Sonuç olarak, İYE saptanan yenidoğanlar eşlik edebilecek üriner sistem
malformasyonu açısından mutlaka ultrason ile değerlendirilmeli ve hidronefroz saptananlar vezikoüreteral reflü
açısından araştırılmalıdır.
Journal Article
Anne sütünü etkileyen faktörler ve emzik kullanımının emzirme üzerine etkileri
2022
Amaç: Çalışmamızda anne sütü ile beslenmeye ve emzik kullanımına etkili sosyodemografik faktörleri
belirlemek, emzirmede yaşanabilecek sorunları saptamak, emzik kullanımının emzirmeye etkisini göstermek
hedeflenmiştir.
Gereç ve yöntem: Hastanemiz pediatri polikliniklerine 2011-2012 yılları arasında herhangi bir sebeple
başvuran, 24-60 aylık bebekleri olan 349 anne ile görüşülerek; hasta ve ebeveyn bilgileri, emzirme süreci,
emzik kullananlar için hazırlanmış sorular olmak üzere 80 sorudan oluşan bir anket düzenlendi. Anket çalışması
öncesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’nun
onayı alındı.
Bulgular: Emzirme oranı %97 idi. Doğum haftasının artması, erkek cinsiyet, ilk ve/veya tek çocuk olmak, anne
yaşının artması, babanın emzirme konusundaki desteği, çalışan annelerde doğum izninin uzaması emzirme
süresini arttırırken, düşü k doğum ağırlığı, kardeşlerinin 6 aydan kısa süre emzirilmesi, annenin eğitim düzeyinin
yüksek olması, gebelikte annenin sigara kullanımı, erken ek gıdaya başlanması, mama kullanımı ve mamaya
erken başlanması ve emzik kullanımı emzirmeyi olumsuz etkileyen faktörlerdi. Emzik kullanım oranı %41,8,
süresi 18±10,22 ay saptandı. Emzik kullanımı emzirme süresini azaltırken, 6 aydan önce anne sütünü kesme
riskini 5,1 kat arttırmaktaydı.
Sonuç: Anne sütü verilme sürelerinin arttırılması için annelerin emzirmesi desteklenmeli, ek gıdaya ve mamaya
erken başlanması ve emzik kullanımının emzirmeye olumsuz etkileri anlatılmalıdır.
Journal Article
Çocukluk çağında fleksible bronkoskopi: 5 yıllık tek merkez deneyimi
2021
Amaç: Fleksible bronkoskopi (FB), çocukluk çağı solunumsal hastalıklarının tanısında kullanılan yöntemlerden biridir. Bu tanısal yöntem ile burun,
yutak, gırtlak ve trakeobronşiyal ağaç değerlendirilir. Bu çalışmada, beş yıllık FB deneyimimizi sunmayı ve FB’nin çocuk hastalarda tanısal yararına
dikkat çekmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı’nda 1 Mart 2014 ile 1 Mart 2019 tarihleri arasında uygulanan
FB işlemlerini geriye dönük olarak değerlendirdik. Hastaların yaşı, cinsiyeti, kronik hastalıkları, FB endikasyonu, uygulama yolu, kullanılan bronkoskopi
boyutu, bronkoalveoler lavajın nereden yapıldığı, patolojik bronkoskopik bulgular ve işlem ile ilişkili komplikasyonlar incelendi.
Bulgular: Toplam 310 hastaya 316 FB işlemi uygulandı. Hastaların 170’i (%53,7) erkekti. Hastaların ortanca yaşı 48 aydı. En sık üç endikasyon olarak
atelektazi (n=68, %21,5), kronik öksürük (n=53, %16,8) ve stridor (n=42, %13,3) saptandı. İki yüz otuz beş (%74,4) hastada FB işlemi ile tanısal bulgu
saptandı. On beş (%4,7) hastada işlem ile ilişkili minör komplikasyon gelişti, bu hastaların 10’unda (%3,4) kısa süreli hipoksemi mevcuttu.
Sonuç: Solunumsal şikayeti olan çocuk hastalarda birçok endikasyon ile FB işlemi yapılabilir. İşlem öncesi yeterli hazırlık ve işlemin tecrübeli ekipler
tarafından yapılması işlemin güvenli bir şekilde tamamlanabilmesi için çok önemlidir.
Journal Article
Aşıların tarihçesi ve yeni aşı stratejileri
2021
1796 yılında Edward Jenner ile başlayan aşı serüveni, tıp tarihinin en büyük küresel başarılarından biri olarak kabul edilmekte ve günümüzde her
yıl aşılama ile 2-3 milyon insanın hayatı kurtarılmaktadır. Bu gerçeğe rağmen yine her yıl tüm dünyada 1,5 milyondan fazla insan aşı ile önlenebilir
hastalıklar yüzünden kaybedilmektedir. Günümüzde uluslararası hareketliliğin artışının bir getirisi olarak enfeksiyon hastalıkları sınır tanımamaktadır.
Tüm dünya buna en son 2019 yılının sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs-2 salgının kısa bir
süre içerisinde pandemiye dönüşmesi ile tanık olmuştur. Bu ve benzeri yeni ortaya çıkan ve henüz aşısı olmayan enfeksiyon hastalıkları olduğu gibi,
yadsınamaz başarılarına rağmen mevcut aşı teknolojilerinin önleyemediği ve dünya genelinde mortalitenin büyük payını oluşturan başka enfeksiyon
hastalıkları da bulunmaktadır. Bu hastalıklara karşı çok yönlü aşı geliştirme çalışmaları sürdürülmekte ve temel olarak yeni dağıtım platformları,
yeni adjuvanlar, antijen sunumunda yeni yaklaşımlar ve yeni kararlı, etkin antijen üretimi alanlarına yoğunlaşılmaktadır. Bu derlemede öncelikle
aşının tarih boyunca gelişiminden kısaca bahsedilecek daha sonra aşı çalışmalarında yer alan yeni tasarım/teknolojilere, dağıtım platformlarına ve
uygulama yollarına değinilecektir.
Journal Article
Kedi ovaryumunun tespitinde zamanlamanın ve kullanılan fiksatiflerin folikül korunması üzerindeki etkilerinin karşılaştırılması
2021
Amaç: Ovaryohisterektomi (OHE) ya da ovaryumun cerrahi operasyonlarında yapılan ligasyon doku bütünlüğü ve yapısını etkilemektedir. Özellikle
çıkarılan ovaryumlar kemoterapi/radyoterapi alan hastalarda dondurulup çözülerek tekrar nakil edilecek ise ligasyonun ovaryum üzerindeki etkisinin
histopatolojik analizi ve folikül görünüm ve yapılarının değerlendirilmesi önemli hale gelmektedir. Analizlerin doğru bir şekilde yapılabilmesi de
dokunun doğru solüsyonla fikse edilmiş olmasını gerektirir. Biz de bu nedenle çalışmamızda kedi ovaryumlarında OHE sırasında uygulanan ligasyon
sonrası dokunun uzaklaştırılması arasında geçen süre ile %10 tamponlu formalin ve Bouin fiksatiflerinin doku korunumu ve foliküller üzerine
etkilerinin ortaya konulması ve elde edilen bulgular doğrultusunda uygun fiksatifin belirlenmesini amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Doğum ve Jinekoloji Kliniği’ne rutin OHE amacıyla gelen sahipli kedilerden ovaryumların
alınması sırasında, tek taraflı ligasyon 3 dakika süreyle uygulandı. Her ovaryumun yarısı Bouin yarısı %10 tamponlu formalin solüsyonuna alınarak
bir günlük fiksasyon süresinden sonra rutin takibe alınıp hematoksilen eozinle boyandı ve sağlam ve dejenere primordiyal foliküller sayılarak
karşılaştırıldı.
Bulgular: Fiksatif tipinden bağımsız olarak operasyon sırasında ligasyon yapılarak ve yapılmaksızın çıkarılan ve doğrudan fiksatife alınan kedi
ovaryumlarının hem makroskobik açıdan hem de histolojik değerlendirilmesinde doku korunumu ve bütünlüğü bakımından incelendiğinde bir fark
ortaya çıkmadığı tespit edildi. Ovaryumlarda nekroz, konjesyon, ekstravazasyon izlenmedi. Fiksatiflerin doku korunumuna etkisi incelendiğinde;
Bouin ile fikse edilen kedi ovaryum korteksinde gözlenen foliküller çoğunlukla normal görünümde iken formalin ile fikse edilenlerin çoğunluğu
dejenere görünümde foliküllerden oluşmaktaydı.
Sonuç: Çalışmamızda kedi ovaryumlarının fiksasyonunda kısa süreli ligasyonun etkisinin bulunmadığı ve Bouin solüsyonunun formaline göre belirgin
olarak daha iyi bir folikül ve hücresel bütünlükle birlikte tüm yapının korunumunu sağladığı ortaya konulmuştur.
Journal Article